2 Şubat 2025 Pazar

Tarpitten yeni tertibe

Son otuz yılın popüler kültürü kültürel iktidar kurdu, bunu görüyoruz. Zimamdaranın buna meydan okuyabilmesi için kuvvetli bir kültür muhalefeti oluşturması lazım. Bu muhalefet henüz oluşturulamadı. Uzak olmayan bir geçmişte görgü, telaffuz, takım elbiseler, kütüphaneler, bu tür şeyler önemliydi. Bugünkü ucuz romantizm yerine Ben Hur'u, Rüzgar Gibi Geçti'yi falan izliyorduk, Dünyaya dönüp baktığımızda Avrupa sosyal demokrasisi, Amerikan refah devleti gibi usturuplu modeller vardı. Ama her şey bir şekilde değişti, buharlaştı. Bilgi çağına girdiğimizi düşünürken dünya kendini bir tarpit, zift çukuru içinde buldu. 

Bugünün metalaşmışlığını, yığınlaşmayı, lakayt, disiplinsiz davranışlarını şekillendiren şey para. Asli değer tarihte hiç olmadığı kadar para olunca insani değerler beş para etmiyor. Badiou'nun para hakkında söylediği şey neydi? Para rekabet rejimi doğuruyor ve bir şiddet kaynağı haline geliyor diyor. 

Herşeyden önce bilgiyi insani değerlerle eşleştirip yeniden tanımlamamız gerekiyor. Paranın şekillendiremediği dayanışmacı, hürmetkâr bir insan modeli için bir tür bilginin para ikamesi olması lazım. Misalen dünya tarihi veya edebiyat alanındaki bir bilgideğer ile bazı hizmetlerden ücretsiz faydalanabilmelisiniz. Böylece nitelikli bilgiye talep artabilir. Ve buradan hareketle Meritokrasi üzerine çalışılmalı.

Eskilerde asli değer para değildi, merkezde değildi. Bizde neler vardı mesela? Bir İstanbul kültürü vardı. Şevket Eygi eski İstanbul kültüründe en çok kullanılan kelimelerden birinin "efendim" olduğunu söyler. Nasılsınız efendim?.. Teşekkür ederim efendim... Saat kaç efendim?.. Saat on efendim... İstanbullu insanlara teşekkür etmeyen Allah'a şükretmemiş gibi olur hadisini bilir, bu yüzden eski kimseler çokça teşekkür ederdi. Lakin teşekkür derken câli, yani yapmacık hareket etmez, içinden gelir, teşekkür etmesi gerektiğini bilir ve onun için teşekkür eder diyordu. Burada önemli bir bilgi var. İki üç kişi söylemese bunlar belki tamamen unutulup gidecek. Çünkü hafızamız hiç de güçlü değil bizim.

Geçmişi, tarihi bilmeden bir şey kuramayız. Hristiyan Roma imparatorluğunda kadınların mülk sahibi olmasına istisnalar dışında izin verilmiyordu, İslam mülkü tanıdı; Roma ve Pers kültüründe şahitlik yoktu. İslam kadınların şahitliğini, miras hakkını, boşanma hakkını tanıdı. Gelişme yönünü de gösterdi. Özellikle buradan bir inşa çıkarmak lazım.

Kısaca söylemek gerekirse bir çivi bir orduyu kurtarabilir. Çivi gibi adamlar var bu ülkede... Galiba Vav Tv'deydi. Sadettin Ökten'e babanızdan öğrendiğiniz en önemli şey neydi? diye bir sual geldi. "Ciddiyet" diye cevap vermişti. Bizim bazı münevverlerimiz için evlat yetiştirmek meşakkatli bir iş oldu. Birçoklarının çocukları farklı farklı yollara girdi. Celalettin Ökten'i bu meselede de takdir etmek gerekir. Bu ad koyma, isimlendirme hususunda şunu da söylemek lazım. Yeni açılan üniversitelerden birisine siyasetçilerin isimleri yerine Sadettin Ökten ismi verilebilir. Bir üst kültürü meydana getirebilmek için eski bir taş plak gibi geçmişin kutlu sadasını bize duyuran Ökten gibi uluları tekrar tekrar dinlememiz gerek. Onlardan inşalar ve yeni insanlar çıkarmamız gerek. Aslında bununla ne dediklerinin ötesinde nasıl dediklerini kastediyorum. Asıl üzerinde durulması gereken bilgi alanı bu çünkü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder