odsta.org, 13 Şubat '14
Ukrayna adı genel bir kabulle “sınır ülkesi” anlamına geliyor ve bugünlerde bu anlamla örtüşen hüviyette bir güç mücadelesine sahne oluyor. Halk gerek siyasi, gerek coğrafi olarak önemli bir kutuplaşma içerisinde. Batıdan uzaklaşma olarak değerlendirilen siyasi kararlar bir kanatta yoğun bir endişeyle karşılandı ve kitlesel eylemlere dönüştü. Önce Ukrayna’da 2004 yılı sonunda gerçekleşen “Turuncu Devrim”i hatırlayalım. Seçimlere hile karıştığı gerekçesiyle geniş katılımlı protesto gösterileri düzenlenmiş ve yenilenen seçimin sonucunda Viktor Yuşenko cumhurbaşkanı seçilmişti.
Ukrayna adı genel bir kabulle “sınır ülkesi” anlamına geliyor ve bugünlerde bu anlamla örtüşen hüviyette bir güç mücadelesine sahne oluyor. Halk gerek siyasi, gerek coğrafi olarak önemli bir kutuplaşma içerisinde. Batıdan uzaklaşma olarak değerlendirilen siyasi kararlar bir kanatta yoğun bir endişeyle karşılandı ve kitlesel eylemlere dönüştü. Önce Ukrayna’da 2004 yılı sonunda gerçekleşen “Turuncu Devrim”i hatırlayalım. Seçimlere hile karıştığı gerekçesiyle geniş katılımlı protesto gösterileri düzenlenmiş ve yenilenen seçimin sonucunda Viktor Yuşenko cumhurbaşkanı seçilmişti.
Mavi renk ülkede Rusça'nın anadil olduğu bölgeler / Kaynak: WP |
Viktor Yuşenko o dönemde dioxin türevi olan “TCDD” ile
zehirlenmişti; hayatta kalıp cumhurbaşkanı seçildi. Turuncular AB ve NATO
üyeliğini telaffuz ediyordu. Bu da Rusya’yı oldukça rahatsız etti. Rusya ekonomi
ve enerji kartlarını kullandı; Ukrayna’ya sevk ettiği doğalgazı 2006, 2008 ve
2009’da kesti.
Turuncu Devrim’in diğer bir lideri başbakanlık da yapan Yulya
Timoşenko’ydu. Timoşenko siyasetin yolsuzluktan ari olmadığı bir coğrafyada 2011
yılında Rusya ile 2009’daki 10 yıllık doğalgaz anlaşmasında yolsuzluk yapmaktan
suçlanıp 7 yıl hapis cezası aldı.
Geniş katılımlı protesto gösterileri son on yılda dünyada gerçek
bir domino etkisi yarattı. Çoğu ülkede önemli siyasal sonuçlar doğurdu. Putin ise
haklı olarak kitle gösterilerine hiçbir zaman iyi gözle bakmadı. 2011’in
sonunda Rusya’da gerçekleşen gösterilerin arkasında Viktor Yuşenko’nun
danışmanlarının bulunduğunu iddia etti. Bunların “Turuncu Devrim”i Rusya’ya
taşımak istediğini söyledi [1].
Ukrayna AB ile ortaklık ve serbest
ticaret anlaşmalarını imzalayacaktı, ama Putin Ukrayna’nın AB ile anlaşma
imzalanması durumunda Rusya’nın Ukrayna mallarına karşı önlemler alacağını
açıkladı. Bundan sonra Ukrayna AB ile yapılacak antlaşmayı askıya aldı ve olaylar
patlak verdi. Muhalefet, haftalarca başkent Kiev'deki Bağımsızlık Meydanı'nda Yuşenko’dan
sonra Cumhurbaşkanı seçilen Yanukoviç’in istifası ve seçim talebiyle eylem
yaptı.
Turuncuların karşısında yer alan Yanukoviç NATO üyeliğini
telaffuz etmemişti. Ama ekonomisinde ciddi zafiyetler olan, Rusya’ya enerji
bağımlılığı bulunan ülkesinin Batı’yla ilişkilerini geliştirmek istiyordu. Yanukoviç Ukrayna’nın dönüşümü için yeterli ekonomik desteği sağlamadıkları
için AB liderlerine sitemde bulunmuştu. Anlaşmayı Rusya'nın baskısıyla
imzalamadığını da ifade etti.
Öte yanda Rusya ekonomik yönden güçlendikçe etki alanını
genişletmeye çalışıyordu. Bu güçlü Rusya; Belarus ve Kazakistan’ın da üye olduğu
Gümrük Birliği'ne Ukrayna’nın da dâhil olmasını istedi. Rusya bu gümrük
birliğini daha da genişletme ve derinleştirme niyetinde ve Ukrayna’nın katılımını önemsiyor. Bu açıdan protestolar yüzünden istifa eden Azarov hükümetinin
yerine kimin, daha doğrusu kimlerin geleceği önem kazandı. Rusya, Ukrayna’da yeni
kurulacak hükümetin yönelimi belli oluncaya kadar, Ukrayna'ya sattığı bin metreküp doğalgazın fiyatını 400
dolar'dan 268.5 dolara indiren anlaşmaları askıya aldı. Bu anlaşmayla 2009'da
Timoşenko'nun imza attığı tartışmalı koşullar düzeltilecekti.
Sonuç olarak Ukrayna on yıl öncesine göre çok daha kaotik. Ülkede
kutuplaşmanın coğrafi keskinliğinin yol açabileceği bölünme ihtimali
konuşuluyor. Ekonomideki zayıf tablo ve Rusya ile dış ticaret hacmi, batı
yönelimli siyaseti kısıtlamaya devam edecek. Rusya bu çerçevede önemli bir
avantaja sahip bulunuyor. Ukrayna’nın önemli aktör olarak yer aldığı “Doğu
Ortaklığı” programını güçlendirmekte zorlanan ve son olaylarda daha net
görüldüğü üzere proaktif olamayan AB’nin problem çözme karnesi
de Moskova’nın lehine bir görüntü oluşturuyor.
[1] Putin calls 'color revolutions' an instrument of destabilization, Kyiv Post, 15 Aralık 2011
http://www.kyivpost.com/content/russia-and-former-soviet-union/putin-calls-color-revolutions-an-instrument-of-des-118993.html Erişim tarihi 12.02.2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder