12 Aralık 2023 Salı

Beyaz güller yine çok güzel

"Kültür ve Medeniyetimiz Üzerine Düşünceler" kitabından

İnsanlar okumaya başladıkları kitabı bitirmek isterler. Bunun için hangi kitabı okumaya başladığımız çok önemlidir. İngiliz Polisiye Yazarlar Birliği tarafından tüm zamanların en iyisi seçilen Zamanın Kızı Türkçe’de ilk kez yayınlandı. Josephine Tey kitabında tarih yazıcılığını eleştiriyor. III. Richard’ın yanlış yorumlandığını öne sürüp “gerçek, zamanın kızıdır” diyor. Halbuki kitap, sonunda gerçeğin zamanın hiç doğmayan torunu olabileceğini düşündürtüyor.

...Grant uzandığı yerde o İngiltere’yi düşündü. Uğruna Güller Savaşı’nın yapıldığı İngiltere’yi. Cumberland’den Cornwall’a kadar tek bir fabrika bacası bulunmayan yeşil, yemyeşil bir İngiltere. Henüz çitle çevrilmemiş, av hayvanlarının cirit attığı canlı, koca ormanlara ve bolca av kuşu barındıran geniş bataklıklara sahip bir İngiltere...

Zaten kitapların temel fonksiyonu budur. Düşündürmek... Böylece insanları sunilikten uzaklaştırdığını düşünüyorum. Farklı bir dünyaya yolculuk yapar ve kendi dünyamıza oradan bakarız. Geçenlerde Antalya’ya bir toplantıya giderken Isparta’ya ve Orman Bölge Müdürlüğü’ne uğradık. 1990-92 arası oturduğumuz sitede bir süre dolaşıp vakit geçirdim. Ne güzel hatıralar var burada. Evin önündeki sedir ağaçları epey büyümüş; yapraklı ağaçlar yapraklarını dökmüş... Lokalin önündeki beyaz güller ise yine çok güzel… O zamanlardan kalan, hala görüştüğümüz dostlarımız da var. Emekli olan Safi Karagöz abiyle sık sık mesajlaşıyoruz. Ortaokul arkadaşım Hakan Ergün yine Isparta’da... Rahmetli Burhan Zorlu’nun iç mimar kızı Bilge ise İstanbul’da yaşıyor. Hepsine ve görüşemediklerimize de selam olsun. Merkez Ortaokulu’nun yanındaki eski Halil Hamit Paşa kütüphanesi yıkılmış… Ortaokulda vakit geçirdiğimiz ve bize kitapları sevdiren bir yerdi. Üzerinde Resimli Bilgi ansiklopedileri olan köşedeki dikdörtgen masa artık yok. Ve başımı kaldırıp Davraz dağını görüyorum. O yıkılmamış, bütün heybetiyle bizi selamlıyor.

Ruhumun ait olduğu ikinci bir yer... 2000’lerin başında Adapazarı Orman Bölge Müdürlüğü’ne uğramışız. Çocukluğumun önemli bir kısmının geçtiği sitede yıllar sonra yürüyüşe çıkıyorum. Yolda bir kirpi görüp bunun çocukken gördüklerimin yavrularından olduğunu düşünüyorum. Yolun kenarında bulduğum büyük kozalağa çam ibrelerinin şekil değiştirip sıkıca sarılmış olması beni düşündürüyor. Ağaçtan kopmuş ama kendinden olana sarılmış. Sonra geceyi geçireceğimiz misafirhaneye yerleşip lokalde oturuyoruz. Metin Aşık abinin demlediği çay içiyoruz. Vedalaşırken asıl görevi orman işçiliği olan Metin abinin bir süre sonra bir orman yangınında kalp krizi geçirip öleceğini bilemiyoruz. Yeni evli olduğunu, küçük çocuğunu yetim bıraktığını sonradan öğreniyoruz. En güzel çay filan çay diye bir reklam var ya… Hayır, en güzel çay dostla içilen çaydır. Dostluğun kalktığı bu dünyada artık güzel çay içme imkânı da kalmıyor. Merhametsiz bir hayatta ağaçtan ve zamandan kopuyoruz ama bize özümüzü hatırlatan şeylere tutunmaya çalışıyoruz. Çünkü zaman yiterken de mesele özü hatırlamaktır.

Isparta orman bölge müdürlüğü
İdare binası üzerinde Davraz

Isparta orman bölge müdürlüğü
Isparta Orman sitesinin bir kış fotoğrafı

Evimiz sol üstte 

1 yorum:

  1. Adsız24/4/25

    Bir zamanlar ülkemizde ağaç tüketiminin çok olduğunu hepimiz biliriz. Her alanda odun tüketimi, inşaat sektörünün büyük bir kısmında kereste kullanma modası vardı. Süsleme işlerinde bile çok miktarda ağaç tüketilirdi. O yıllarda Sakarya Orman Bölge Müdürü Erol Hamit Atasoy (kulakları çınlasın - ölmüşse Allah nur içinde yatırsın) Orman Bakanlığının ilk helikopter alımı için görevli olarak İspanyaya gönderdiği orman mühendisiydi. Geldiğinde oradaki anılarını anlatırken şunları söyledi. İspanya’da bizi meşe ağaçlarının bol olduğu bir ormanda konuk ettiler. Çok güzel bir tesiste kaldık. Sabah bir ara balkondan bakarken ormana bakmakla görevli bir vatandaş el arabasına kurumuş dalları doldurmuş çöp kutusuna atmak için götürüyrdu. Ben bu olaya şaşırdım” demişti. Sohbetin devamında tesisin çerçevelerinin alüminyumdan yapılmış olduğunu,ısıtma işinin ise jeotermal enerji ile yapıldığını anlatmıştı. Yani orada ağaca bağımlılığın 1986 yıllarında yok olduğunu böylece öğrenmiştim. Bölge müdürü diyordu ki “Mutlaka biz bu ormana bağımlı olmaktan kurtulmak zorundayız. İspanyollar kurtulmuş. Şimdi ülkelerinin oksijenini sağlayan ormanlarla içiçe yaşıyorlar” demişti.Bugün ülkemizde biz de yavaşta olsa da orman ürünleri bağımlılığından kurtuluyoruz. Ancak bizi bekleyen tehlike ise doğal çevremiziyok ediyoruz bunun farkında mıyız?

    YanıtlaSil