22 Kasım 2023 Çarşamba

Üst tasarım ve yüksek bilgi

"Kültür ve Medeniyetimiz Üzerine Düşünceler" kitabından

“Okuyucu”da bir zamanlar sevgili olduğu Hanna Schmitz’e mahkemede yardım etme imkânına sahip olmasına rağmen bunu yapmayan, davayı sadece seyreden Michael’a hukuk fakültesindeki hocası şöyle söyler: “Ne hissettiğimiz önemsizdir. Bütünüyle önemsiz... Asıl soru ne yaptığımızdır”. Bu aşıklar için olduğu kadar bir ideali olan kimseler için de geçerlidir. Hamasetin yaygın olduğu ve herkesin bolca konuştuğu bir dönemdeyiz. Bu konuşmalar daha çok siyasi bir içeriktedir. Fikirler böyle bir çerçeve içinde ortaya konur. Son yıllarda Türkiye’ye komşu coğrafyalarda önemli çatışmalar yaşandığını ve bunun bizim düşünüşümüzü etkileyen bir şey olduğu muhakkak. Orta Doğu ülkelerinin bazılarında Arap Baharı’ndan başlayarak büyük dönüşümler oldu. Bizde de birçok kişi bu Arap Baharı çok iyi oldu, demokratikleşmeyi sağlayacak dedi. Ama bunun çok da doğru bir öngörü olmadığı ortaya çıktı. Bugün baktığımızda ise Arap Baharı’nı ise planlanmış, en azından yönlendirilmiş bir üst tasarım gibi değerlendiriyoruz. Büyük bir coğrafyayı istikrarsızlaştıran bir üst tasarım. 

Amerika’da ismen hangileri olduğunu hatırlamıyorum, mafya diyelim, öldürüp gömdüklerinin üst tarafına bir köpek gömmeyi akıl etmiş. Böylece köpeği bulanlar toprağı tekrar kapatıyor daha derini kazmıyormuş. Bizde de bazıları üste yerleştirilen köpeği görünce ikna oldular. Bunlar arasında “Gezi hadisesi çok iyi oldu” diyenler de vardı. Sokak gösterilerinin zafer kazandığı ülkelere baktığımızda ise durum farklıdır. Mısır’ı, Ukrayna’yı görüp taşın altında daha büyük bir şey aramak gerekirdi, bu çatışmalardan kimin menfaati olabilir diye düşünmemiz gerekirdi. Irak, İran’la 8 yıl savaştı. Bir milyon kişi öldü, ölümlerin yanında önemli olmasa da ayrıca 150 milyar dolar ziyan edildi. Sonuç ikisine de yaramadı. Peki kime yaradı? Bizim sormak istediğimiz sorular bunlar? Bazen bir şey yapmak istersiniz ama tam tersi bir sonuç elde edersiniz. Aslında çoğu savaş böyle neticeleniyor. 18. Yüzyıl’da Avusturya’da olması lazım, bir yasaklı kitaplar kataloğu yayınlanmış. Bunlara karşı tedbir alınsın diye... Ama çok geçmeden bu katalog da yasaklanmış, çünkü kitaplar meşhur olmuş, bir tür okunması gerekli kitaplar listesine dönüşmüşler. Yani kataloğu yayımlayanlar farkında olmadan güttükleri davaya zarar vermişler. O zaman şunu sormak lazım, Orta Doğu’daki savaşlar, başkaldırılar gerçekte kime hizmet ediyor? Avrupa’nın göçmen dalgasına maruz kalmasını isteyen birileri var mı? Bu absürt bir soru mu yoksa? Çatışmaların, savaşların bir çok anlamı olduğu muhakkak. Bunları araştıracağız. Yüz Yıl Savaşı’nda birbirleriyle savaşmaları Fransa ve İngiltere’de monarşiyi güçlendirmiştir mesela... Otoriterliği güçlendirir savaşlar, başka... Ülkeler arasında etkileşimi arttırır, nüfus hareketlerine yol açar. Bolşevik Devrimi sonucunda 2,5 milyon Rus vatandaşı Batı ülkelerine gitmişti. İki dünya savaşı arasında 450.000 Polonyalı Batı’ya göç etti. Yine II. Dünya Savaşı sonunda 16 milyon Alman Kızıl Ordu’nun işgal ettiği bölgelerden Federal Almanya’ya geçti. Orta Doğu’da da aynısı oldu. Bir göçmen dalgası meydana getirdi. Peki biz böyle zorlu bir coğrafyaya yönelik ne yapabiliriz? Orta Doğu’ya geri dönüp bir üst tasarım yapabilir miyiz? Bu önemli bir soru olarak beliriyor.

Orta Doğu’nun geçmişinde birçok büyük dönüşüm var. Geçmişte birçok topluluk veya kimseler buradan kaçarak yeni bir hayat kurmayı seçtiler. Mesela Emevilerin Abbasiler tarafından devrilmesinden sonra Halife Hişam’ın torunu olan Abdurrrahman bu coğrafyadan kaçmıştı. Bir süre kaldığı Kuzey Afrika’da da tehdit olarak görüldü, sonra merkeze bağları zayıflamış Endülüs’e ulaştı. Orada bir ordu oluşturdu. Nihayetinde Endülüs valisi Yusuf el Fihri’yi mağlup ederek orada bir devlet kurdu. Bugünkü Suudi Arabistan devletinin kurucusu İbni Suud ise farklı bir şey yaptı. Ailesinin parasız bir şekilde sürgün hayatı yaşadığı Kuveyt’ten 40 develi adamla yola çıkarak ulaştığı Riyad’ı bir şafak baskını ile ele geçirdi. Sağlam duvarları herkes biliyor. Belki bir kişi Riyad’ın dalları eğilmiş palmiye ağaçlarını görüyor. Bir yol bulup şehir duvarlarının aşılabileceğini ve şehrin valisinin korumasız olduğu zamanı görüyor. Bir başkası uzaklaşarak daha fazla imkân bulabileceğini görüyor. Strateji aslen savaşla ilgili bir kavram ama bizim artık barışa yönelik stratejilerle ilgilenmemiz gerekiyor. Meselemiz yüksek bir bilgiye sahip olmak... Biz bölgenin içinde bulunduğu trendlerden güçlü çıkabilmek veya insanlara bugün hayal gibi görünen standartlar sağlayabilmek için yüksek bir bilgiye ihtiyaç duyuyoruz. Yüksek bilgi ayrıntıları fark etmekle, satır aralarını okumakla ilgili ve bu fark etme işi şansa bağlı değil. Bu bilgi uzun ve yorucu okumalar yapmayı gerektirir. Bizim için farklılıkları görmek önem taşıyor, ayırt etme gücünü geliştirmek gerekiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder