Kırmızılar, 11 Ağustos '24
Bertrand Russell felsefeyi söylemeye değmeyecek basit bir şeyle başlamak ve kimsenin inanmayacağı paradoksal bir şeyle bitirmek olarak tarif eder. Saçmalıklardan korkmamanın gereğinden bahseder. Ama Cimrmancılık saçma değildir. Sadece gücünü gayri ciddilikten alıyor. Onu iki hususiyetiyle felsefeüstü olarak tanımlamak mümkün olabilir. Felsefeye karşı kurgusal olduğu ve hem de ona mizahla yaklaştığı için.
Cimrman bir filozof aynı zamanda mucit, aynı zamanda yazar, besteci, eğitimci, dedektif, matematikçi, sporcudur. Çekoslovakya'da, bir radyo oyununda 1966'da ortaya çıkan bir karakter. Radyo oyununda ilk olarak bir kır evinin tadilatı sırasında, 19. Yüzyıl sonu, 20. Yüzyıl başlarında yaşayan Jara Cimrman'a ait belgeleri keşfettiğini iddia eden bir müzikologla yapılan röportaj yer alıyor. Bundan sonra, Cimrman'ın diğer özelliklerinden bahseden başka belgelerin birçok farklı yerde bulunmasıyla bu espri yeni programlarda sürdürülüyor. Alexander Graham Bell'in telefonu icat ettiğinde Jára Cimrman'dan üç cevapsız çağrı gördüğünü biliyor muydunuz?
Cimrman Çehov'un Üç Kız Kardeş'inin sayısını bire indirmiş, Ali Baba ile Kırk Haramiler'i "Yalnız Ali Baba" olarak sunmuştu. Bu alandaki başyapıtı "Hamlet'siz Hamlet" olarak kabul edildiğinden, sahnedeki diğer oyuncular sürekli "Hamlet kendini bir kez daha sakladı" deyip onun ne söyleyeceğini tahmin etmeye çalışırlar.
Peki bir filozof olarak Cimrman neyi savunuyor? Cimrman'ın düşüncesi genel olarak Solipsizm'in tezlerinin zıttı olarak izah edilir. Solipsizm bireysel benliğin var olduğu ve dış dünyanın var olmadığı üzerinde dururken Cimrman dış dünyanın var olduğunu kendi bireysel benliğinin var olmadığını savunuyor. Dünyayı kendisinin var olmadığı, ortasında küçük bir boşluk olan bir yer olarak tarif ediyor. Ortası delik olan bir kağıt parçasını alırsak, kağıdı dış dünyaya deliği ise var olmayan Cimrman'a benzetebiliriz. Kağıdın gerilmesi ve büzülmesi, deliğin biçiminde değişime neden olur. Bu hareket Cimrman'ın düşünme süreci olarak görülebilir. Ama Cimrman burada anlatılan Eksternizm felsefesinin ötesindedir. Sahici olamayan hakikat iddialarına karşı kurgusal bir pozisyonu var. Felsefeüstü olmasının ilk şartı buydu. Bir de onlara gülmeye çalışıyor.
Hayat güzeldir - La vita è bella filminde toplama kampında Guido oğluna Nazi subayının söyledikleri yerine kendi uydurduğu şeyleri anlatıyordu. Kampta olan bitenler aslında bir oyun, bu oyunu oynarsan doğum gününde hediye alacaksın diyordu. Toplama kampını oğlu için yeniden kurmuştu.
Paul Auster'in de bir hikayesi var. Brooklyn'de bir tütün dükkanı olan Auggie Wren kovaladığı hırsızın düşürdüğü cüzdanın izini sürerek bir eve ulaşıyor. Noel zamanı, yaşlı, kör ve yalnız bir kadın kapıyı açıyor ve Auggie'yi uzun zamandır görmediği torunu olarak kucaklıyor. Auggie oyunu devam ettiriyor, beraber yemek yiyorlar, onu sevindirmek için iş bulduğunu, yakında evleneceğini söylüyor. Kadın da inanıyormuş gibi yapıp mutlu oluyordu.
Bu ikisinde de ızdırap dolu gerçekliğe karşı bir kurgulama var. Bence Cimrman'ın yaptığı şey de bu. Dünyayı anlamaya çalışan felsefeye karşı dünyaya belki son kez gülümseyen felsefeüstü...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder