2 Mayıs 2015 Cumartesi

Kozalağa tutunmak

2000’lerin başında Adapazarı Orman Bölge Müdürlüğü’ne uğramışız. Çocukluğumun önemli bir kısmının geçtiği sitede yıllar sonra yürüyüşe çıkıyorum. Yolda bir kirpi görüp bunun çocukken gördüklerimin yavrularından olduğunu düşünüyorum. Yolun kenarında bulduğum büyük kozalağa çam ibrelerinin şekil değiştirip sıkıca sarılmış olması beni düşündürüyor. Ağaçtan kopmuş ama kendinden olana sarılmış.

Sonra geceyi geçireceğimiz misafirhaneye yerleşip lokalde oturuyoruz. Metin Aşık abinin demlediği çay içiyoruz. Vedalaşırken asıl görevi orman işçiliği olan Metin abinin bir süre sonra bir orman yangınında kalp krizi geçirip öleceğini bilemiyoruz. Yeni evli olduğunu, küçük çocuğunu yetim bıraktığını sonradan öğreniyoruz. 

En güzel çay filan çay diye bir reklam var ya… Hayır, en güzel çay dostla içilen çaydır. Dostluğun kalktığı bu dünyada artık güzel çay içme imkânı da kalmıyor.

Merhametsiz bir hayatta ağaçtan ve zamandan kopuyoruz ama bize özümüzü hatırlatan şeylere tutunmaya çalışıyoruz. Çünkü zaman yiterken de mesele özü hatırlamaktır.

İran’ın I. Abbas’ı (1571-1629) oğullarından birini öldürttü, diğer ikisini kör ettirdi, babası ve kardeşlerini de kör ettirerek hapse attırdı ve varis bırakamadan öldü. Mısır’ın I. Abbas’ı (1813-1854) ise güvendiği iki hizmetçisi tarafından öldürüldü. Abbaslar dengeyi bulamamışlardı. Biz bulalım ve doğru hareketler yapalım. Mesela bizden olana sımsıkı sarılalım.

01.05.15

Adapazarı orman bölge müdürlüğü

1 yorum:

  1. Mehmet Yavuz20/1/19

    Bir zamanlar ülkemizde ağaç tüketiminin çok olduğunu hepimiz biliriz. Her alanda odun tüketimi, inşaat sektörünün büyük bir kısmında kereste kullanma modası vardı. Süsleme işlerinde bile çok miktarda ağaç tüketilirdi. O yıllarda Sakarya Orman Bölge Müdürü Erol Hamit Atasoy (kulakları çınlasın - ölmüşse Allah nur içinde yatırsın) Orman Bakanlığının ilk helikopter alımı için görevli olarak İspanyaya gönderdiği orman mühendisiydi. Geldiğinde oradaki anılarını anlatırken şunları söyledi. İspanya’da bizi meşe ağaçlarının bol olduğu bir ormanda konuk ettiler. Çok güzel bir tesiste kaldık. Sabah bir ara balkondan bakarken ormana bakmakla görevli bir vatandaş el arabasına kurumuş dalları doldurmuş çöp kutusuna atmak için götürüyrdu. Ben bu olaya şaşırdım” demişti. Sohbetin devamında tesisin çerçevelerinin alüminyumdan yapılmış olduğunu,ısıtma işinin ise jeotermal enerji ile yapıldığını anlatmıştı. Yani orada ağaca bağımlılığın 1986 yıllarında yok olduğunu böylece öğrenmiştim. Bölge müdürü diyordu ki “Mutlaka biz bu ormana bağımlı olmaktan kurtulmak zorundayız. İspanyollar kurtulmuş. Şimdi ülkelerinin oksijenini sağlayan ormanlarla içiçe yaşıyorlar” demişti.Bugün ülkemizde biz de yavaşta olsa da orman ürünleri bağımlılığından kurtuluyoruz. Ancak bizi bekleyen tehlike ise doğal çevremiziyok ediyoruz bunun farkında mıyız?

    YanıtlaSil