Yeni Birlik, 21 Mayıs '23
Slussen durağında inip Götgatan caddesinden yukarı çıkıyorum. Hava sekiz derece, güneş bir görünüp bir kayboluyor. Bizim şarkılarımızı söyleyen bir İsveçliyle karşılaşıyoruz. "Bir Dünya Bırakın Biz Çocuklara" ve "Ilgaz Anadolu'nun Sen Yüce Bir Dağısın"ı söylüyor. Birkaç yıl önce İstanbul'da da görülen karabaş martılar buralarda fink atıyor. Stockholm Merkez Camii'ne uğradıktan sonra Katarina Kyrka tarafına yöneliyorum. Anna Lindh'in mezarı da buradaymış.
İsveç'in sosyal demokrat başbakanı Olof Palme 28 Şubat 1986 gecesi eşi ve oğlu ile sinemaya gitmişti. Evine dönerken uğradığı suikast sonucu öldürüldü. Düşünebiliyor musunuz, bir başbakandı ve yanında herhangi bir koruma yoktu. Ne yazık ki 17 yıl sonra İsveç'in sosyal demokrat dışişleri bakanı Anna Lindh de Stockholm'ün merkezindeki Nordiska Kompaniet mağazasının bayanlar bölümünde alışveriş yaparken bıçaklanarak öldürüldü. İsveç gösterişi sevmeyen, insani değerlere önem veren sosyal demokrat iki siyasetçisini karanlık güçlere kurban vermişti. Olof Palme öldürüldükten sonra Lindh'e koruma konusunda ısrar edilmeliydi.
Tarihimizin üç büyük baskınında sahilde demirlemiş Osmanlı gemileri toplu bir şekilde imha edildi. 1770'te Çeşme'de, 1827'de Navarin'de, 1853'te Sinop'ta, özellikle ilk ikisinde donanmamız büyük ölçüde imha edildi. Çeşme'den ders alınsaydı Navarin Baskını ve Sinop Baskını olmazdı.
Avusturya imparatoriçesi Sisi'yi bir 10 Eylül günü Luigi Lucheni öldürmüştü. 2003'te yine bir 10 Eylül günü İsveç dışişleri bakanı Anna Lindh'e Mijailo Mijailoviç suikast yaptı. Yugoslav içişleri bakanı Draşkoviç'i Alija Alijagiç, Üzeyir Garih'i Yener Yermez öldürdü. Ama misalen Garih'in 11 bıçak darbesiyle öldürülmesini dikkate alırsak bu isimlerin kafiyeli olmasının tesadüf olmayabileceği de düşünülebilir.
Düşünceyi, erdemleri, kültürü önemsemeden bir toplum ilerleyemez. Bunları savunacak internet yayıncıları, komedyenler, üst seviyede oyuncular yetiştiremedik. Üst seviyede sinema filmleri üretemiyoruz. Uluslararası yemek zincirleriyle, kahve zincirleriyle rekabet edecek markalar oluşturamadık, vesaire... Etraf zebânı muvâfık, nihâdı münâfık kimselerle dolu. Kültürü dert edinmeyen bir yapının muhafazakarlığından bahsedilebilir mi Allahaşkına? Muhafazakar kimdir? Şahsi menfaatinden üstün tuttuğu birtakım değerleri muhafaza etmeye çalışan kimsedir. Denize rahatça girebilmek için yat alan bir mebus muhafazakar değildir efendim.
İncek'te bir üniversiteyi ziyaret ettik. Çok çirkin fakülte binaları yapılmış. Bu kadar imkan kullanılarak oluşturulan kampüsün estetik bir yönü yok. Pamukova Merkez İlkokulu'nun 1940'lı yıllardaki fotoğrafını bulup inceleyiniz. Ne kadar da güzel bir binadır. Bugün binalar gibi insanlar da bozulmuştur. Eskinin ilk mektep öğretmenlerinin şahsiyeti bugünkü çoğu akademisyende yoktur. Depremin üçüncü gününde televizyon ekranlarında gülmek de nedir? Bizim hocalarımız ciddi ve şahsiyetli adamlardı. Sina Akşin, Ruşen Keleş, Mümtaz Soysal, Cahit Emre, Turgut Tan fakülte birinci sınıfta okuyan öğrenciler odalarını ziyaret ettiğinde hoş geldiniz, buyrun diye hitap eden kimselerdi.
Pamukova'daki ilkokuldan bahsediyorduk. Muhafaza edememişiz. Bir şehirde böyle binalar mevcutsa üniversitelere tahsis edilebilir. Misalen Sinop Jandarma Alay Komutanlığı binası veya tarihi PTT binası Sinop Üniversitesi'ne verilebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder