Yeni Birlik, 2 Şubat 2024
Son haberlere göre ülkemiz İzlanda kökenli bir soğuk hava dalgasının etkisine girecekmiş. Meteoroloji Genel Müdürlüğü bazı bölgeler için kuvvetli rüzgar uyarısında da bulunmuş. Hava açtığında montumu giydim, beremi taktım ve çarşıya doğru yürümeye başladım. Beyaz kazıma da marul alacağım. Etraf buz kesmiş durumda.
Yandaki arsaya yeni bir bina yapılıyor. İsmi My Life olacakmış galiba... Birkaç haftadır şu isimleri not alıyorum. Ankara'da ikamet ettiğim ilçede cadde, sokak ve park adlarında bazı yanlışlıklar bulunuyor. Kosava Parkı, Kosava sokak, (Kosova olmalı) Ziya Ülhak caddesi (Ziya-ül Hak) Aliya İzzet Begoviç caddesi (ayrı değil, hatta orjinal isim tek z ile İzetbegovic), Şamil Baseyev sokak (Basayev olacak).
Balzac "Millet edebiyatı olan bir büyük topluluktur" der. İlerlememizin yolu dil ve kültür şuurundan geçiyor. Yavuz Bülent Bakiler'in dediği gibi “Türkçe varlık sebebimizdir. Dil gitti mi, hürriyetimiz, bağımsızlığımız gider. Bu masa dört ayak üzerinde durur. Bir millet de, dil, din, tarih ve sanat şuuru ile ayakta durur". Genç kuşaklar Bakiler'i önce lisana, Türkçeye, telaffuza verdiği ehemmiyetle, bu sahadaki mahareti ile bilmelidir. Bakiler Serdengeçti'yi, Atsız'ı, Galip Erdem'i, Gemuhluoğu'nu yakınen tanımıştır. Burada çok önemli bir şey var. Yine hayatının büyük bölümünde, öldüğü güne kadar Arif Nihat Asya'yla beraberdi. Edebi kuvveti ve fikriyatının kalibresi böyle bir takibin mühim olduğunun ispatıdır. Onu sürekli ziyaret eden, sıkı takip eden gençlerin sayısı ne kadardır acaba?
Böyle insanlar birer hazine gibidir. Misalen Mehmed Şevket Eygi... Bir buçuk yıldır isminin bir kültür merkezine verilmesini talep etmemize rağmen müspet bir netice alamadık. 2025 itibarıyla ismi bırakın kültür merkezi veya kütüphaneyi, bir sokağa bile verilmemiş Eygi'yi kaç kişi detaylarıyla etüt etmiştir? Onu bir kitapla yad eden Mehmet Nuri Yardım bey var mesela... Mehmed Şevket Eygi kitabı çıkardı. Bu eser olmasa hayatının bazı ayrıntıları, nerelerde vakit geçirdiği, birçok hatıra unutulup gidecek. Kaç genç ondan alması gereken şeyleri almıştır? Sayı fazla değilse bilin ki bu geçmişteki birçok anlamın kaybolduğuna işaret etmektedir.
19 Eylül 1962'de çıkardığı Yeni İstiklal gazetesinin ilk sayfasına önceki yıl idam edilmiş başbakanın fotoğrafını basıp, "zulümlerin en şenii ve alçakçası kanunların gölgesinde yapılandır" manşetini atmak her babayiğidin harcı değildir. Zaten bundan sonra da hapse girmiştir.
Bir cep telefonuna bilmem kaç lira veren Müslüman'ın evine üç bin liralık bir hüsn-i hat yazısı alıp asmamaması büyük fakirlik ve akılsızlıktır diyordu. Pahalı cep telefonu kullananların ceplerinde tükenmez kalemle dolaşmasına kızıyordu. Hakikaten kitaplarını dolmakalemle veya güzel bir yazıyla imzalayan kaç yazar kalmıştır? Burada bize eskilerden gelen bir bilgiyi aktarıyordu. Güzel yazı eskiden çok mühimdi, eskilerin çoğu böyleydi. Misalen Zeki Ömer Defne'nin yazısı kaligrafi gibidir. Defne'nin el yazısının arka planında babasının hattatlığı olması muhtemeldi.
Bir nesil politikası talep ediyoruz. Bir kültür, medeniyet ve Türkçe politikası aramaya devam ediyoruz. Bilemiyorum, belki yanlış yerde arıyoruz bu politikayı...
Bir şiirle bitirelim.
Âvâzeyi bu âleme Davûd gibi sal,
Bakiler bu kubbede bir hoş sadâ imiş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder